19 Haziran 2009 Cuma

Karamanlılar

23 Kasım 2002 Cumartesi - İstanbul . Telefon çalar…
- ………….Efendim lütfen siz bu yemeğe gelmeyin
- “İyi ama neden? Bu daveti siz yaptınız, neden geri çekiyorsunuz?” Müftülüğün cevabı ilginç:
- “Fener Rum Patriği Bartholomeos, sizin gelmenizi istemiyor! Kostoff ve Erenerol yemeğe katılırsa ben gelmem diyor”.
- “Yani Rum Patriği gelmemizi istemiyor diye bizi yemeğe almayacak mısınız?”
- “Davetimizi geri çekiyoruz! Lütfen gelmeyin!”

27 Kasım 2002 Çarşamba - Bilkent Oteli’nde Diyanet’in verdiği iftar yemeği’nde, zamanın Diyanet İşleri Başkanı Mehmet Nuri Yılmaz konuyla ilgili şöyle der:
“İftar yemeğine bütün ruhani liderler gibi Selçuk Erenerol’u da davet ettik. Fener Rum Patriği’nin ‘Onlar katılırsa biz katılmayız’ şeklindeki talebi üzerine İstanbul Müftü Yardımcısı Bayram Erdoğan, konuyu Selçuk Erenenol’a aktarmış. Bunun üzerine Erenerol iftara katılmamış, durumu telafi edeceğiz”
16.04.1996 Yeni Yüzyıl Gazetesinden
“Son yıllarda toplumsal hoşgörü temasını en fazla işleyen iki dini lider, Fethullah Gülen ve Fener Rum Patriği Bartholomeos, sıcak bir ortamda bir araya gelerek Türkiye'de Müslüman ve gayrı-Müslim kesimler arasında diyaloğu başlattılar.”
“Bu arada Bartholomeos, Patrikhane'nin sorunlarından söz ederken Heybeliada'daki ruhban okulunun açılması için Fethullah Gülen'dendestek istedi. Konuya sıcak baktığını belirten Fethullah Gülen, mevcut yasalar çerçevesinde böyle bir talebi makul gördüğünü belirtti.”
Peki Aziz Bartholomeos kim? Mustafa Kemal Paşa’nın ifadesi ile “bir fesat ve hıyanet ocağı olan, ülkede ayrılık ve uyuşmazlık tohumları saçan, Hıristiyan hemşerilerimizin huzur ve refahı için de uğursuzluk ve felaket simgesi olan" kurumun başındaki din adamı. Fakat uzun bir süredir içeriden ve dışarıdan aldığı destekle ekümenik davası gütmekte. Oysa Vatikan’daki Papa’nın papalığı nasıl evrensel anlamda kabul gördüyse, bunun otoritesi de aynı o şekilde kabul görmelidir. Fakat Aziz’in bu iddiası evrensel anlamda kabul görmemiştir.
Sırası gelmişken, Patrikhanenin sitesi İngilizce ve Yunanca hazırlanmıştır ve Türkçe hiçbir şey yoktur. Ayrıca Müslüman turist ve ziyaretçilere gösterilen hoyratça tavrı görmek isteyenler, bizzat gidip oradaki görevlilerle iletişim kurmayı deneyerek bunu ilk elden görüp, tecrübe edebilirler. Patrikhanenin ve başındaki adamın hukuk danışmanlığı ve avukatlığını da Kezban Hatemi yapar.
Peki Selçuk Erenerol kim ? 1821 Mora isyanıyla daha da teyakkuza geçmiş olan Rum’ların İstiklal Harbi öncesinde özellikle dış kaynaklı tahriklerin de etkisiyle başkaldırdığı ve yüzlerce yıl kendilerine her türlü imkanı sağlamış bir devlete ihanet içinde bulunduğu dönemlerde ve yurdun işgal altında olduğu günlerde hiç de üzerine vazife değilken Kayseri Zinci(r)dere’de Anadolu Ortodoksları Kongresini toplayıp “Mustafa Kemal’e ve Türk Ordusuna tam destek” kararının alınmasını sağlayan ve bu kararı hayata geçiren kişinin, yani “bana Türk dostu diyorlar, bu koca bir yalan; ben Türk dostu değilim Türk oğlu Türküm” diyen Papa Eftim’in oğlu. Atatürk’ün her daim kollayıp desteklediği ve “Baba Eftim” dediği Yozgat’lı Eftim’in oğlu.
Fakat şu da var ki 1821’de Papazlar tarafından başlatılan Mora isyanıyla beraber artık ele avuca sığmaz olan kimi Rumların ve İstiklal Harbimizde de dış kaynaklı provokasyonlara kapılıp hainlik yapan yine kimi Rumların ve başka azınlıkların çok da masum olmadığı aşikardır. Gel gör ki bunlar için gözyaşı döken zevat (muhtemelen çoğunluğu da demokrattır, zira alışılagelmiş bir demokrat hastalığıdır bu) maalesef Karamanlı Türkler hakkında herhangi bir cümle sarf etmiş değillerdir ve hatta bu mazlumları tanımama ihtimalleri de yüksektir. Mazlum edebiyatı yaparlar ve misyonlarını Anadolu’yu ve Türk’ü yok etmeye adamış olanlar için gözyaşı dökerler ama hakkı yenmiş bir topluluğun adını anmazlar. Çünkü bu onlara prim sağlamaz. Hatta ve hatta kredilerini kaybetmelerine dahi sebep olabilir.
Karamanlılar Anadolu’ya 1071’den daha önce, Balkanlar üzerinden gelmiş olan ve Bizans’la girdikleri yakın ilişkiler sebebiyle Hıristiyan Ortodoks inancını benimsemiş olan Peçenekler ve Uzların torunlarıdır. Malazgirt’te Bizans ordusundan ayrılıp “bunlar da bizim gibi Türkçe konuşuyorlar” dedikleri Alparslan’ın ordusuna katılırlar ve savaşın kazanılmasında etkili olurlar. Anadolu’da yoğun olarak yaşadıkları yerler Aksaray, Niğde ve Nevşehir’dir. Mevlana zamanında toplu olarak İslam’a geçenler de olmuştur.
Karamanlılar Yunan harfleriyle Türkçe yazıp, Türkçe konuşan ve kilisede ibadetlerini Türkçe yapan bir topluluktu. Bugün Gelveri’de bazı eski evlerde Yunan harfleriyle yazılmış “maşallah” ifadelerini görmek mümkündür.
Malazgirt’ten İstiklal Harbine kadar bu toprakların ve Türk Halkının bir parçası olmuş ve ihanet bir yana, ihanet edenlerle savaşmış bir unsur olan Karamanlı Ortodoks Türkler, bu bağlılıklarının karşılığında bakın nasıl bir şekilde ödüllendirildiler.
30 Ocak 1923’te Lozan’da yapılan anlaşmada Nüfus Mübadelesi’nde tek ölçünün “Din” kriteri olarak belirlenmesinden dolayı, bu zorunlu göçe maruz ve kendi vatanlarından ayrılmak zorunda kaldılar. Gittikleri ülke Yunanistan idi ve çoğunluğu tek kelime Yunanca bilmiyordu. Bilenler de işte tek tük. “Türkos sporos” diye anıldılar Yunan ellerinde, yani “Türk tohumu”. Hıristiyan oldukları için Türkiye’de, Türk oldukları için de Yunanistan’da kaybedenleri oynadılar. Torunları halen birkaç sene öncesine kadar Gelveri’ye gelen Karamanlılar yitik bir topluluğun ismidir.
Bu trajik sınıflandırma başka garipliklere de sebep olmuş ve mübadele sebebiyle, Müslüman olduğu halde Türk olmayan on binlerce insan gelmiştir Anadolu’ya.
Karamanlılar aynı zamanda Anadolu’da ve İstanbul’da ticari anlamda önemli bir yer işgal ediyorlar ve havyar, tuzlu balık, pastırma, sucuk ve şarap ticareti yapıyorlardı.
Karamanlıların yaşadığı bu tuhaf ve birçok trajediye sebep olan göç hadisesiyle ilgili olarak “Atatürk yeni bir ülke inşa ediyordu ve elinden geldiğince etnik ve farklı unsurları uzaklaştırmaya çalıştı” gibi bir yaklaşımın sergilenmesi bir yana; Hamdullah Suphi’den öğrendiğimize göre Atatürk’ün son yıllarına damgasını vuran büyük bir pişmanlık vardı ve bu pişmanlığın sebebi ise Karamanlıların bu topraklardan gönderilmesi idi.
"Azınlıkları ülkeden kovmak faşistlikti" diyen Başbakan’ın cümlesini duyduğumda ; azınlık değil, ev sahibi oldukları halde gönderilmeleri göze batmamış, unutulmuş bu kalabalık topluluğun dramı geldi aklıma.