10 Eylül 2010 Cuma

Sarkis'in Türküsü

1912 yılının sıcak bir Ağustos günü, Mamasın Köyü’nün doğusunda yer alan Kadıbaş mevkiindeki bağlarda bir yandan bozum zamanı yaklaşan kendi bağındaki üzümleri incelemekle, bir yandan da türkü söylemekle meşguldü Gelverili Sarkis Efendi;

“değmeyin gazele yerde kurusun
hasretiyle gönül yanıp kavrulsun
tabipler dermanım nereden bilsin
derdim lokmanı da zora düşürdü”

Gelveri’nin eski tüccarlarındandı Sarkis Efendi. Yıllarca İstanbul’da peynir, pastırma ve balık ticareti ile ilgilenmiş, sonra da işi oğullarına ve damadına devredip Gelveri’ye geri dönmüştü. Mamasın’daki bu bağı da bir alacak – verecek meselesinden dolayı almak zorunda kalmıştı. Gelveri’ye yerleşeli beş sene olmuştu aşağı yukarı. Ev dışındaki zamanını bazen at sırtında buraya gelerek, bazen dostlarıyla ve bazen de ava giderek geçiriyordu. Bağın üzümünde gözü yoktu, hasatta çıkan üzümü Mamasın’da, yolda veya Gelveri’de karşısına çıkanlara dağıtırdı genelde. Bağı kabul etmesinin ve buraya gelip gitmesinin asıl sebebi, yakın dostu olan Mamasınlı Şammas Ağa’yı görmesine vesile olacak olmasıydı.
Bağda gezinmekten sıkılınca, Şammas Ağa’yı görmek için köyün içine gitmek üzere atına bindi. Atında bir gariplik vardı. Gelveri’ye yerleştiği günlerde ava gittiği Hasan Dağı’ndan yakaladığı bu yılkı atını, eve getirmiş ve yavaş yavaş evcilleştirmişti. Atın beyaz ağırlıklı rengi, onu diğerlerinden ayırıyordu. Bugün bir tuhaflık vardı atın üzerinde ve sanki köye gitmek istemiyordu. Bir türlü yönünü köye dönmeyen atı köye götürmek için sırtından indi ve onu çeke çeke köye götürdü. Hayvanın huysuzluğu ta sabahtan başlamıştı. Sabah evden çıkıp atını her zaman bağladığı yere gittiğinde onu görememiş ve ipini koparıp avludan çıkmış olduğunu görmüştü. İlk kez olmuştu böyle bir şey.
Şammas Ağa’nın evine vardığında dışarıda kimse yoktu. Avludan içeri girdi ve evin kapısına yaklaşarak seslendi.
- Şammas Ağa orda mısın ?
- Babam yok Sarkis amca, meydana gitti
- Tamam yavrum, ben onu bulurum şimdi.
Şammas Ağa köyün muhtarı olmakla birlikte, ihtiyacı olanların her türlü ihtiyacına da koşan babacan bir insandı. Köyde çok sevilir ve sayılırdı.
Sarkis Efendi köyün erkeklerinin toplandığı köy meydanına giderken tekkenin yanından geçiyordu . Tekkeyi ziyaret etmek için, atını tekkenin girişine bağladı ve içeriye girdi.
Yöredeki Müslümanların “Pir Şammas” , Hıristiyanların ise “Aziz Mamas” diye andıkları bir din adamının türbesi idi burası. Cuma günü Müslümanların, Pazar günü de civardaki Hıristiyanların ibadet ettikleri bir dini mekan idi.
Tekkeden çıktıktan sonra, halen huysuzluğu devam eden atını sürükleyerek köyün meydanına vardı. Vakit ikindiye geldiği ve güneşin etkisi zayıflamaya başladığı için insanlar bağlara çalışmaya gitmiş ve köyün meydanında fazla kimse kalmamıştı.
- Gününüz hayrolsun beyler, Şammas Ağa’yı gördünüz mü ?
- Hoş geldin Sarkis Efendi, Şammas Ağa camide, birazdan gelir.
- O vakit bekleyim bende.

Ve birazdan Şammas Ağa gelir…
- Hoş geldin Sarkis Efendi, nasılsın ?
- Hoşbulduk Şammas Ağa. İyiyim. Sen nasılsın ?
- İyiyim sağolasın.
- Bağa geldim. Seni de görmeden gitmek istemedim.
- İyi yapmışın Şammas Ağa. Evvelki gün ava gitmek istedim ama son anda tüfeğimin bozulduğunu gördüm. Köyün öteki tarafında oturan Haceli’nin tüfeğini emanet aldım, şimdi o da ava gidecek ve benden tüfeği bekliyor. Bana bir müsaade edersen evden tüfeği alıp Haceli’ye verip geleyim. Hem eve de söyleyim de yemeği erken hazırlasınlar. Böylece erkenden yeriz beraber, sen de karanlığa kalmadan yola çıkarsın.
- Tamam, dedi Sarkis Efendi. Başka söyleyecek söz de kalmamıştı zaten kendisine. Ama aklına kendi atını Şammas Ağa’ya vermek geldi ve bunu teklif etti ona.
- İyi olur, eve gidene kadar vakit kaybetmem bu sayede, dedi Şammas Ağa.
Ve Şammas ağa huysuzlanan ata binip uzaklaştı…
Yaklaşan akşam ezanı için ihtiyarlar köy meydanına gelmeye başlamışlardı. Şammas Ağa gecikmişti. Sarkis Efendi hiç endişelenmedi bu gecikmeden. Belki de bir işi çıkmıştır, diye düşündü.
Şammas Ağa geldi birazdan, gelirken tarlaya uğrayıp mahsule baktığını ve bu yüzden biraz geciktiğini söyledi. Yemek yemek ve sohbetlerine orada devam etmek üzere eve gittiler ve yemekten sonra evin balkonuna geçip; eskileri anıp, birer kahve içtiler. Sarkis Efendi gitmek üzere hazırlanmaya başladı . Şammas Ağa ile karısını Gelveri’ye davet ettikten sonra, onlarla vedalaştı ve atına doğru hareket etti.
Şammas Ağa’nın biraz geç dönmesi, yemek ve kahve faslının uzaması neticesinde Sarkis Efendi Gelveri’ye gitmek üzere hareket ettiğinde, hava kararmaya yaklaşmıştı. En iyi şartlarda, gitmesi iki saatini alırdı.
Hasan Dağı tarafından yükselmiş, bembeyaz bir dolunay, karanlığın belini kırıyordu. “Şansım yaver gitti” diye düşündü Sarkis efendi.
Atının yanına vardığında, huysuzluğunun devam ettiğini gördü. At yine inat ediyordu hareket etmemek için. Fakat Sarkis Efendi zorlayınca çok inat etmedi ve uysallaştı.
Göstürk Köyü’ne kadar dörtnala sürdüğü atını dinlendirmek ve su içirmek için bir çeşmenin başında durdu Sarkis Efendi. İleriden gelen tüfek seslerine bakılırsa, ava çıkanlar olmuştu. Yaz günü ve bazen de kışları köylüler hem vakit geçirmek ve hem de yemek için av hayvanı vurmaya yabana çıkarlardı.
Sarkis Efendi atının bir süre dinlenmesini ve suyunu içmesini bekledikten sonra yanına giderek yelesini okşadı ve tıpkı çocuğuyla konuşurmuş gibi konuştu onunla. Havaya baktı ve bir yıldızın kaydığını gördü göğün yüzünde. Evinden ayrı kaldığı akşamlarda, hayat arkadaşını çok çabuk özler ve bir an önce onun yanına gitmeyi isterdi. Gelveri’ye giden kestirme bir yol vardı. Şammas Ağa’nın babasıyla çok iyi bir dostluğu bulunan babası ile Mamasın’a gelirken bu kestirme yolu kullanırlardı hep. Yolun nerden geçtiğini hatırladığını sanıyordu. Tahmin ettiği yere doğru sürdü atını. Yolu henüz bulamamıştı ama gittiği yer de fena değildi. Nihayetinde Gelveri’nin ne tarafta olduğunu biliyor ve atını da o tarafa doğru sürüyordu. Ihlara’dan gelen ırmağın geçtiği yere yaklaşmıştı. Suyun geçtiği yataktan nasıl geçebileceğini hiç hesaba katmamıştı. Yola geri çıkıp köprüden geçecek olsa hayli zaman kaybedecekti. “O tarafta da insanlar var, nasıl olsa geçecek bir şeyler yapılmıştır” diye düşünerek yola devam etti. Irmağa yaklaştığında suyun sesini duymadığının farkına vardı. Zira Ağustos sıcağı ve bahçelerin sulanmasından dolayı su azalmıştı ve bu da Sarkis Ağa’nın işini kolaylaştırmıştı. Oradan çıkınca ilerideki ağaçlı sahaya girdi ve ihtiyaç gidermek için atından indi.
Tam atına binmek için ona doğru yürüdüğü sırada, bir tüfek sesi duyuldu. Patlama sesiyle birlikte Sarkis Efendi boğazından yaralanmış olarak yere yuvarlandı. Atı ise tüfeğin sesiyle birlikte ürküp dört nala koşmaya başladı. Bir Ağustos günü Hasan Dağı eteklerindeki bir avda Sarkis Efendi’nin kendisinin yakalayıp eğittiği ve çok sevdiği atı ; beş yıllık bu yoldaşlığın bitmemesi için Sarkis Efendi’yi belki de uyarmıştı ama başarılı olamamıştı. Avla başlayan yoldaşlık, yine avla bitmişti. Ağaçların arasına geldiğinde ihtiyaç için atından inen Sarkis Efendi farkında olmadan ağaçların arasında gizlenmiş ve kendisini av zanneden bir köylü tarafından vurulmuştu. Vuran avcı ise Mamasın’dan Haceli idi……
Avcılar bu hayati hatanın farkına varıp müdahale ettiklerinde artık çok geçti. Sarkis Ağa’yı tanıyan bir köylü onun Gelveri’li olduğunu söyledi. Önden giden bir grup, Sarkis Efendi’nin oturduğu mahalle olan Hengameci Mahallesi’nin muhtarına durumu anlatıp, ailesine açıklama konusunda kendisinden yardım istediler. Böyle bir ucuz ölüme dayanmak zordu. Sadece bir kış geçti üstünden, ikinci kışı görmeden Sarkis Efendi’nin karısı da düştü toprağa. Şimdi ikisi de Gelveri’deki eski mezarlıkta yatarlar koyun koyuna. Atı bir daha gören olmadı. Şammas Ağa ise, bu en yakın dostunun sonunun bu şekilde gelmesinden en çok kendini sorumlu tuttu. Çok geçmeden, o da göçüp gitti . Bu olay üzerine yakılan türkü ise unutulmaya yüz tutmuştur şimdi...


Yol mu yoktu Mamasın’dan bu yana
Sarkis ağam goydun gittin bizleri
Nalet olsun kör tetiğe basana
Sarkis ağam goydun gittin bizleri
Yüreklere attın gittin közleri

Kara haber hanesinde duyuldu
Kara kazan ateşlere sürüldü
Ağıt feryad Hengameci’yi aldı
Sarkis ağam goydun gittin bizleri
Yüreklere attın gittin közleri