"Bunca erler
evliyalar
Türkü sever türkü
söyler
Görür gözlü
enbiyalar
Türkü sever türkü
söyler Türk'üm diyen"
Neşet Ertaş
Kuvvetle ihtimal Akhunların (eftalitler) torunları olan
Abdalların bilinen son temsilcisi ve bana göre Anadolu’nun yaşayan son iki bağlamalı
dervişinden biri olan Neşet Ertaş’ın vefatı; aslında tropikal-ılıman bölgelerde
sık görülen akbabaların Kırşehir semalarında da ortaya çıkmasına sebep oldu.
Ankara ve İstanbul’da tuzluk satışlarının tavan yaptığı son
iki gündür, tuzluğu kapan soluğu Kırşehir’de aldı.
Oğuz Aral’ın ifadesiyle Türkçe’yi yayan en önemli
unsurlardan biri Kırşehir yöresi Abdallarıdır. O yörenin evladı olan Neşet
Ertaş’ın toprağa verildiği günün Türk Dili Bayramı’na denk gelmesi ne kadar da
manidar.
95 yılında üniversite öğrencisi iken bir akşam Tatlıses’in
programında izlemiştim Neşet Ertaş’ı ilk kez. Programda söylediği türkülerin
hiçbiri aklımda kalmadı ama büyük ustayı bir sonraki hafta başka bir programa
davet etmeleri karşısında kendisinin verdiği cevap halen hatırımdadır “haftaya
Almanya’da düğünde çalacağım” gitmek zorundayım.
Kökeni İslamiyetten önceki dönemlere dayanan müzik
geleneğimizin son temsilcilerinden biri olan ve Hacı Taşan, Çekiç Ali ve
Muharrem Ertaş’ın çizgisinden gelmekle birlikte onların yorumculuk özelliğine
ilaveten bir de milyonların ve yüzlerce sanatçının ezberine ve repertuarına
girmiş türkülerin bestecisi olan bu ozan düğünlerde çalarak hayatını kazanmaya
çalışıyordu.
O sanki yeryüzüne müzik elçisi olarak gelmişti ve amacı ise
müziği kullanarak insanlara öğüt vermek, kimi zaman ellerine kaşık verip
oynatmak ve kimi zaman da ağlatmak idi.
Kimi zaman kitapları dört satıra indirdi…
İnsanlar kendini bilebilseydi
Dünyada haksızlık kavga olmazdı
İnsan doğan yine insan ölseydi
Belki de dünyada hayvan kalmazdı
Dünyada haksızlık kavga olmazdı
İnsan doğan yine insan ölseydi
Belki de dünyada hayvan kalmazdı
Türkiye’de “müzik” denince akla gelen genç isimlerin canlı
yayınlarda “çişim geldi” dediği tarihlerde; 62 yaşındaki Neşet Ertaş, Cemil
Topuzlu’da verdiği konserde “ceketimi çıkarabilir miyim” diye izin istiyordu
izleyicilerden.
Anadolu’da “daha kefeni kurumadan” derler. Değil kefen,
merhumun henüz cenazesi dahi yıkanmadan Alevi-Bektaşi dernekleri koştu
hastanenin bahçesine ve üstadın 74 yıl bu inanç doğrultusunda
yaşadığınısöyleyerek, onu cemevinden uğurlamak istediklerini söylediler ki,
Konya Eflatun Manastırı’nda dersler veren Mevlana’nın vefatından sonra İsevilerin ve Müslümanların Konya’da “o bizdendi ve bizim inancımıza göre toprağa
verilecek”minvalli yaptığı kavga geldi aklımıza. Fakat her iki müdahalenin
çıkış noktalarının ve amaçlarının aynı olduğu iddia edilebilir mi ?
Merak ettiğim bir şey var. Gece yarısını geride
bıraktığımız şu saatlerde Kırşehir Belediye Başkanı’nın huzurlu bir uyku uyuyup
uyumadığını ve cenazeden döndükten sonra elini yüzünü yıkarken aynaya
baktığında utanıp utanmadığını merak ediyorum. Tabut üzerine “Kırşehir
Belediyesi” yazdırarak eminim ki binlerce insan tarafından sevgi sözcükleriyle
anıldı(!) ve anılmaya devam edecek. Reklamı hedefine ulaşmış oldu böylece. Şu
an toprağın altında yatan bir insanın tabutunu reklam malzemesi yapmaktan
dolayı, sıcak yatağında rahat bir uyku uyuyor olmalı şu saatlerde.
Üstadın unutulmaması için en önemli adımı Turkcell attı ve
tüm abonelerine bir mesaj göndererek, bilmem ne yapmaları durumunda cep
telefonlarına Neşet Ertaş Türkülerini melodi olarak satın alabilecekleri
müjdesini verdi onlara. Aynı Turkcell, Evrim Teorisi’nin en büyük soru
işaretlerinden olan “ara geçiş formu”nun yaşayan cevabı olan Ajdar’da bir gün
giderse acaba hangi şarkısını gönderecek cep telefonlarına, merak ediyorum.
Üstad, vefatından birkaç sene evvel TV’de beraber programa
çıktığı Başbakan RTE yine sigara şov yapıyorken, kendisine “fakirin bir
sigarası var, ona da ellemeyin” şeklinde bir serzenişte bulunmuştu da RTE zora
düştüğü zamanlarda yaptığı gibi gülerek geçiştirmeye çalışmıştı bunu.
Asistanıtarafından” en az 40 aileye baktığını biliyorum” diye anlatılan
Ertaş’ın cenazesinde RTE yine kürsüye çıkıp adalet sembolü Ömer’in dininden
olan insanlara yine Ömer’in dinini kullanarak propaganda yaptı. Asistanının “en
az 40 aileye baktığını biliyorum” dediği Ertaş’ın cenazesinde ; kendi evlatları
askere gitmezken, parası olan gençlerin askere gitmeyip, parası olmayanların
askere gittiği ve rahatlıkla ölebildiği bir ülkeyi yöneten, insanların oy
tercihlerini makarna paketiyle şekillendiren ve bir gün önce yedinci uçağını
alan bir başbakan dinsel konuşmalar yaparak kalabalıklara seslendi. İzmir’deki
evine hırsızın girmesi ve bazı eşyaları alması karşısında “ evime hırsızın
girmesine üzülmüyorum, bu ülkenin evlatlarının hırsızlık yapmak zorunda
kalmasına üzülüyorum” diyen Neşet Ertaş’ın cenazesinde, son birkaç aydır
Hatay’da sebep oldukları adli vaka 200’ü geçen Suriye’li mültecilere 400 milyon
dolar para harcayan bir başbakan din odaklı bir konuşma yaptı.
Asla bir popüler kültür ikonu olmayan ve adeta bir
mütevazılık abidesi gibi yaşayıp gitmiş olan Neşet Ertaş’ın cenazesinin sömürü
amaçlı kullanılması insanın zoruna gidiyor. Para, oy, reklam için insanların ve
kurumların bu kadar alçaklaşması ve bu kadar nefsi, menfaate dönük bir şekilde
ahlaksızca çırpınmaları geldiğimiz seviyesizliğin resmidir.
Üstadın gidişi ile Anadolu’da bir dönem kapandı. Kültürümüzde
ve bu topraklardan beslenenlerde hakkı çoktur.
Allah rahmet eylesin.