26 Eylül 2012 Çarşamba

Akbabalar


"Bunca erler evliyalar
Türkü sever türkü söyler
Görür gözlü enbiyalar
Türkü sever türkü söyler Türk'üm diyen"
Neşet Ertaş


Kuvvetle ihtimal Akhunların (eftalitler) torunları olan Abdalların bilinen son temsilcisi ve bana göre Anadolu’nun yaşayan son iki bağlamalı dervişinden biri olan Neşet Ertaş’ın vefatı; aslında tropikal-ılıman bölgelerde sık görülen akbabaların Kırşehir semalarında da ortaya çıkmasına sebep oldu.

Ankara ve İstanbul’da tuzluk satışlarının tavan yaptığı son iki gündür, tuzluğu kapan soluğu Kırşehir’de aldı.

Oğuz Aral’ın ifadesiyle Türkçe’yi yayan en önemli unsurlardan biri Kırşehir yöresi Abdallarıdır. O yörenin evladı olan Neşet Ertaş’ın toprağa verildiği günün Türk Dili Bayramı’na denk gelmesi ne kadar da manidar.

95 yılında üniversite öğrencisi iken bir akşam Tatlıses’in programında izlemiştim Neşet Ertaş’ı ilk kez. Programda söylediği türkülerin hiçbiri aklımda kalmadı ama büyük ustayı bir sonraki hafta başka bir programa davet etmeleri karşısında kendisinin verdiği cevap halen hatırımdadır “haftaya Almanya’da düğünde çalacağım” gitmek zorundayım.

Kökeni İslamiyetten önceki dönemlere dayanan müzik geleneğimizin son temsilcilerinden biri olan ve Hacı Taşan, Çekiç Ali ve Muharrem Ertaş’ın çizgisinden gelmekle birlikte onların yorumculuk özelliğine ilaveten bir de milyonların ve yüzlerce sanatçının ezberine ve repertuarına girmiş türkülerin bestecisi olan bu ozan düğünlerde çalarak hayatını kazanmaya çalışıyordu.

O sanki yeryüzüne müzik elçisi olarak gelmişti ve amacı ise müziği kullanarak insanlara öğüt vermek, kimi zaman ellerine kaşık verip oynatmak ve kimi zaman da ağlatmak idi.

Kimi zaman kitapları dört satıra indirdi…

İnsanlar kendini bilebilseydi
Dünyada haksızlık kavga olmazdı
İnsan doğan yine insan ölseydi
Belki de dünyada hayvan kalmazdı

Türkiye’de “müzik” denince akla gelen genç isimlerin canlı yayınlarda “çişim geldi” dediği tarihlerde; 62 yaşındaki Neşet Ertaş, Cemil Topuzlu’da verdiği konserde “ceketimi çıkarabilir miyim” diye izin istiyordu izleyicilerden.

Anadolu’da “daha kefeni kurumadan” derler. Değil kefen, merhumun henüz cenazesi dahi yıkanmadan Alevi-Bektaşi dernekleri koştu hastanenin bahçesine ve üstadın 74 yıl bu inanç doğrultusunda yaşadığınısöyleyerek, onu cemevinden uğurlamak istediklerini söylediler ki, Konya Eflatun Manastırı’nda dersler veren Mevlana’nın vefatından sonra İsevilerin ve Müslümanların Konya’da “o bizdendi ve bizim inancımıza göre toprağa verilecek”minvalli yaptığı kavga geldi aklımıza. Fakat her iki müdahalenin çıkış noktalarının ve amaçlarının aynı olduğu iddia edilebilir mi ?

Merak ettiğim bir şey var. Gece yarısını geride bıraktığımız şu saatlerde Kırşehir Belediye Başkanı’nın huzurlu bir uyku uyuyup uyumadığını ve cenazeden döndükten sonra elini yüzünü yıkarken aynaya baktığında utanıp utanmadığını merak ediyorum. Tabut üzerine “Kırşehir Belediyesi” yazdırarak eminim ki binlerce insan tarafından sevgi sözcükleriyle anıldı(!) ve anılmaya devam edecek. Reklamı hedefine ulaşmış oldu böylece. Şu an toprağın altında yatan bir insanın tabutunu reklam malzemesi yapmaktan dolayı, sıcak yatağında rahat bir uyku uyuyor olmalı şu saatlerde.

Üstadın unutulmaması için en önemli adımı Turkcell attı ve tüm abonelerine bir mesaj göndererek, bilmem ne yapmaları durumunda cep telefonlarına Neşet Ertaş Türkülerini melodi olarak satın alabilecekleri müjdesini verdi onlara. Aynı Turkcell, Evrim Teorisi’nin en büyük soru işaretlerinden olan “ara geçiş formu”nun yaşayan cevabı olan Ajdar’da bir gün giderse acaba hangi şarkısını gönderecek cep telefonlarına, merak ediyorum.

Üstad, vefatından birkaç sene evvel TV’de beraber programa çıktığı Başbakan RTE yine sigara şov yapıyorken, kendisine “fakirin bir sigarası var, ona da ellemeyin” şeklinde bir serzenişte bulunmuştu da RTE zora düştüğü zamanlarda yaptığı gibi gülerek geçiştirmeye çalışmıştı bunu. Asistanıtarafından” en az 40 aileye baktığını biliyorum” diye anlatılan Ertaş’ın cenazesinde RTE yine kürsüye çıkıp adalet sembolü Ömer’in dininden olan insanlara yine Ömer’in dinini kullanarak propaganda yaptı. Asistanının “en az 40 aileye baktığını biliyorum” dediği Ertaş’ın cenazesinde ; kendi evlatları askere gitmezken, parası olan gençlerin askere gitmeyip, parası olmayanların askere gittiği ve rahatlıkla ölebildiği bir ülkeyi yöneten, insanların oy tercihlerini makarna paketiyle şekillendiren ve bir gün önce yedinci uçağını alan bir başbakan dinsel konuşmalar yaparak kalabalıklara seslendi. İzmir’deki evine hırsızın girmesi ve bazı eşyaları alması karşısında “ evime hırsızın girmesine üzülmüyorum, bu ülkenin evlatlarının hırsızlık yapmak zorunda kalmasına üzülüyorum” diyen Neşet Ertaş’ın cenazesinde, son birkaç aydır Hatay’da sebep oldukları adli vaka 200’ü geçen Suriye’li mültecilere 400 milyon dolar para harcayan bir başbakan din odaklı bir konuşma yaptı.

Asla bir popüler kültür ikonu olmayan ve adeta bir mütevazılık abidesi gibi yaşayıp gitmiş olan Neşet Ertaş’ın cenazesinin sömürü amaçlı kullanılması insanın zoruna gidiyor. Para, oy, reklam için insanların ve kurumların bu kadar alçaklaşması ve bu kadar nefsi, menfaate dönük bir şekilde ahlaksızca çırpınmaları geldiğimiz seviyesizliğin resmidir.

Üstadın gidişi ile Anadolu’da bir dönem kapandı. Kültürümüzde ve bu topraklardan beslenenlerde hakkı çoktur.

Allah rahmet eylesin.