23 Mayıs 2017’de Cezayir’in başkenti Alger’de başlayacak
olan Batimatec Fuarı’na katılmak üzere 21 Mayıs tarihinde saat 13:00’de
Nevşehir Havalimanı’na ulaştık. Havalimanı üzerinde fırtına meydana geldiği
gerekçesiyle, ilk önce uçağımız bir saat rötar edildi ve sonra da iptal oldu.
Bunun üzerine bize birkaç saat sonraki bir uçak için bilet verdiler. Fakat bu
arada biz o uçağın da iptal olması ihtimaline karşılık, 4440849 numaralı THY
Çağrı Merkezi’ni arayarak, akşam 22:00’de hareket edecek olan İstanbul-Cezayir
uçağına yetişemeyebileceğimizi, dolayısıyla Kayseri, Ankara gibi Nevşehir’e
yakın sayılabilecek olan
havalimanlarından hareket edecek bir İstanbul uçağından bize yer vermelerini
rica ettik.
Karşımdaki hanımefendi bana iki cümle söyledi.
1.
Nevşehir Havalimanı bakıma girdiği için kapalı. Oradan aradığınıza emin misiniz ?
2.
İlgili uçuş numarasına bağlı olan uçuş henüz
iptal edilmiş görünmüyor, dolayısıyla herhangi bir işlem yapamam.
Ben de kendisine “Nevşehir Havalimanı madem kapalı, nasıl
oluyor da uçuşumu görebiliyorsunuz “ diye sorarak zaman
harcamak istemedim. Fakat karşımdaki hanımefendi seviyemi koruduğumu görünce,
daha da üzerime geldi ve bana “yardımcı olmamı istediğiniz başka bir şey var
mı” diyerek beni tahrik etmeye devam etti. Ben de usulünce kendisine “Apronda
deve kesmeyle, içinden taze tezek kokusu yayılan gazeteleri dağıtmakla
(çocukluğum Tuz Gölü havzasında hayvan otlatmakla geçti, bilirim) ve Morgan Freeman’ı reklam yüzü yapmakla
olmuyor. İşinizi yapamıyorsunuz” diyerek yanıt verdim ve daha fazla yardıma
ihtiyacım olmadığını ifade ederek çok teşekkür ettim.
İkinci uçağı da iptal ettiler, üçüncü uçağımız ise
Kayseri’den hareket edecekti ve biz arabamızla Kayseri’ye gidip, havalimanının
otoparkına arabamızı bıraktık ve İstanbul’a geldik. İstanbul’a indiğimizde ise
dönüş biletimizin Nevşehir’e olması ve fakat arabamızın Kayseri’de olması
sebebiyle, dönüşümüzü İstanbul – Kayseri olarak güncellemelerini istedik. THY
ofisi bize adeta “sizin çileniz dolmamış, arayın şu numarayı da döngünüzü
tamamlayın” dercesine, 4440849’u
aramamızı tavsiye etti. Aradığımda her karşıma çıkan kişiye derdimi anlatıyordum ve o da bir başkasına bağlıyordu. Sonunda dördüncü kişiye de derdimi
anlattıktan sonra, beni 6-7 dakikalık bir bekleme sürecine aldı. Sonrasında bir şikayet formu doldurmamız
gerektiğini söyledi. Benim verdiğim sözlü talebe istinaden onlar bilgi girişini
yaptılar ve bana bir de numara vererek, onunla takip etmem gerektiğini
söylediler. Ertesi gün beklediğim sonucu
aldım, talebimiz olumsuz yanıtlanmıştı. İstanbul- Nevşehir biletimiz yanacak ve
onun yerine tekrar üç kişilik İstanbul – Kayseri bileti almak zorunda
kalacaktık.
Sonuç olarak
·
Cezayir uçağımız kaçtı, yerine ceza ödeyerek bir
sonraki güne yeni bir bilet aldık.
·
Dönüş iç hat biletimiz yandı, yerine yeni bilet
almak zorunda kaldık.
·
THY yaptığı siyasi ve liyakattan uzak kadrolaşma sonucunda ülkenin, müşteri
memnuniyetinden en uzak hizmetini veren kuruluşu olma iddiası güttüğünü ispatlamış oldu.
·
Deve kesmenin herhangi bir şeye faydası
olmadığını öğrenmiş olduk. İnsanların başarılarının din-siyasi görüş gibi
kriterlerle hiçbir ilişkisi olmadığını gördük.
·
Zaten sürekli zarar etmekte olan THY’nin bu
yönetim anlayışıyla batmasının bile mümkün olabileceğini gördük.
·
Tüm bunlara rağmen, zamanında kalkan uçakların,
doğru işleyen timetable’ların, uçaklarda düzenli yemek servisi olmasının bir
lütuf olduğunu ve bunların da oraya torpilsiz giren kişilerin sayesinde
yürüdüğünü düşünüyoruz.
Cezayir’ gitmek üzere koltuğuma oturduğumda, önümde duran Skylife
dergisini incelemek istedim ve kapağı ilgimi çekti. “Türk Hava yolları
Somali’ye Yardım Ediyor” (#TurkishAirlinesHelpSomalia) diyerek hamasetin dibine vuruyordu kapak. Kendisinden
hizmet almak için kucak dolusu para veren yolcularına azap çektiren ve onların
makul taleplerini bile karşılamayan THY, Somali’ye yardım ediyordu. Bunu görünce dayanamadım ve o sırada bana
doğru yaklaşmakta olan hostes hanımefendiye “biraz da bizi görseniz” dedim. Ne dediğimi anlamadığını
söyledi ama “önemli değil “ diyerek riski savuşturdum.
Değişik tarihi şahsiyetlere atfedilen “milletler hak
ettikleri gibi yönetilirler” sözünü pekala şirketlere de uyarlayabilir ve
“şirketler er veya geç hak ettikleri yere gelirler” diyebiliriz. Böyle giderse THY’nin nereye
gideceği de aşikar.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder